Bir yudumda Etiyopya kahvesi

02/07/2022

Büyük kahve zincirleri hayatımızın bir parçası olmadan önce kahve keyifli sohbetlere girişin simgesiydi. Sabah  içilen bir fincan kahveyle günün yoğun temposuna hazırlanırdık. Yemeklerden sonra tadımıza tat katardı. Bu zevkleri bugün de yaşayanlar var ama “Starbuck’s Kültürü” kahveyle olan yakın ilişkimizi biraz değiştirdi. Artık kahveyi yolda, araçta, bir yerlere yetişirken hızlıca içer olduk…

Sadece bizde değil, dünya genelinde yaşanan bir değişimdi bu. Önce 2. nesili, ardından 3. nesili tanıdık. 4. nesille bile karşılaştık. Değişen dünyada, hızlı yaşamın koşulları kahve kültürümüzü de değiştirdi. Ancak dünyada bu hızlı değişime direnen toplumlar hala var. Bazı ülkelerde kahve sohbetin, dostluğun temeli olarak kabul kabul ediliyor. Bu ülkelerin sayısı çok olmasa da listenin başında kuşkusuz Etiyopya geliyor.

Etiyopya Kahve Kültürü

Geçenlerde ilk kez Etiyopya kahve kültürüyle tanıştım. Hayır, bu deneyim için henüz Etiyopya’ya gidemedim ama bu ülkeye yakın başka bir coğrafyada, Dubai’de Etiyopya kahve seremonisiyle karşılaştım.

Etiyopya kahve maceram, bir etkinliğin davetlisi olarak bulunduğum ortamda Etiyopya kahvesi sunan bir Etiyopyalıyla tanışmamla başladı.  Hiç tereddüt etmeden onun kahve davetini kabul edip karşısına oturdum.

Önce uzun uzun Etiyopya kahvesini konuştuk. Sohbet devam ederken az önce kavurduğu gerçek Etiyopya kahve çekirdeklerini havanda dövmeye başladı. Kırılan tanecikleri odun ateşinde kaynayan ve jebena ya da jeben adı verilen ibriğe ekledi. Kaynama işlemi tamamlandığında ibriği ateşten aldı ve önündeki tepside bulunan fincanlara boşalttı. Bunu yaparken ibriği yüksekten boşaltmaya dikkat ediyordu. İp gibi ince bir çizgiden fincana dökülen kahvenin kokusunu, tadından önce hissettim. Bu kokuya tavada kavurduğu kahve çekirdeklerinin kokusu da ekleniyordu. Havada muhteşem bir kahve kokusu vardı. Kahve sunumunun en az kahvenin kendisi kadar önemli olduğunu anlattı. Kahve içmek kadar, kahveyi fincanlara dökmenin de beceri ve zarafet gerektirdiğini belirtti.

Kahvenin yanında şeker yerine bir çay kaşığı bal ikram etti. Yanındaki hasır sepetteki patlamış mısırları da önüme koydu. Kahveyi yavaş yavaş yudumladım. Alışık olduğum sert tadın aksine yumuşak, meyve kokulu bir aroması vardı. Isısı da tahmin ettiğim kadar sıcak değildi. İçimi kolay bu kahveyi ikram edilen balla da denedim. Kahve ve bal karışımı mükemmeldi. Özellikle kahveyi şekerli sevenler için ideal bir lezzet!

Kahvenin lezzeti onun zahmetli hazırlanışında ve zarif ikramında gizliydi. Uzun sohbetleri açan sihirli bir anahtar gibiydi. Bütün bu ortama rüya gibi bir tütsü kokusu eşlik ediyordu. Bu tütsünün sandal ağacı kabuklarından oluştuğunu öğrendim.

Kafeinin baştan çıkaran etkisini bu egzotik kokular eklenince sohbet kıvamına ulaştı. Bir anda fincandaki kahve bitti. Son yudumu içerken ateşte kaynayan jebenaya gözüm ilişti. Bu lezzetli kahveye doyamadığımı hisseden ev sahibi bir fincan kahve daha ikram etti. Bu sefer bal kullanmadan orijinal tadını denedim. Hangisi daha güzeldi derseniz balsız kahve derim. Kahvesini şekersiz içenlere orijinal kahveden içmelerini öneririm.

Kahveyi dünyayla tanıştıran tanıtan ülke: Etiyopya

Adı kahveyle anılan Etiyopya’da kahve içmenin ritüelleri var. Aşırı derecede misavirsever olan halkın ilk ikram ettiği içeceği elbette tahmin ettiniz: Kahve! Kahve törenleri Etiyopya’da düzenli aralıklarla uygulanan günlük sosyal geleneklerin başında geliyor. Etiyopya aynı zamanda kahvenin doğum yeri, dünya kahvelerinin kaynağı, kahve soyağacının merkezi…

Dünyada milyonlarca insan her gün kahve içiyor. Küresel çapta tüketilen kahvenin büyük bir kısmı ise Etiyopya’dan geliyor. Doğu Afrika ülkesinin altından sonra en çok ihraç ettiği ürün kahve. Kahve tohumları 60 kilogramlık çuvallara doldurulup satılıyor. Etipyopya sadece bu hasat döneminde bu çuvallardan143 milyon adet ihraç etmeyi planlıyor.

Etiyopya’yı diğer kahve üreten ülkelerden ayıran bir özelliği var. Ülkede tüketilen kahve miktarı, ihraç edilenden fazla. Halk kahveyi su gibi içiyor desek abartı olmaz…

Kahve burada doğdu

Kahve denince akla gelen bir diğer isim de Bonga kenti. Kahvenin 6’ıncı yüzyılda Bonga’da keşfedildiği söylenir. Efsaneye göre Kaldi adlı bir çoban, bir gün keçilerin daha önce hiç görmediği, kırmızı meyvesi olan bir ağacı kemirdiklerini görür. Hayvanlar daha sonra hiç beklenmedik bir enerji ile hoplayıp zıplamaya başlarlar. Kaldi de bu gizemli meyveyi dener ve böylece kahveyi keşfeder. (Bu hikayeyi şu yazıda bulabilirsiniz)

Etiyopya’nın güneyindeki bu kent küresel kahve endüstrisince pek bilinmese de Bonga, kahve ağaçlarından oluşan 500 kilometrekarelik bir ormanın ortasında bulunuyor. Bu bölgeye bir zamanlar “Kaffa” denilirdi, o nedenle “kahve” adının kaynağı işte bu kentten, yani  Bonga’dan geliyor.

Yüzde yüz “organik”

Etiyopya günümüzde Afrika’nın en büyük kahve üreticisi. Kahve tohumları, genelde ufak ölçekli çiftçiler tarafından yetiştiriliyor. Onlar da yapay gübre ya da pahalı ziraat araçları alacak bütçeye sahip olmadığı için tohumlar tamamen organik yetişiyor. Yaklaşık 15 milyon Etiyopyalı hayatını kahve yetiştiriciliğinden kazanıyor. Geçen yıl ülkenin kahve ihracatı yaklaşık 900 milyon doları buldu.

Doğal kahve fabrikası

Kahvenin hangi yükseklikte yetiştiği kalitesi için belirleyici bir unsur. Bonga ormanları en iyi kalitedeki bir kahve için en elverişli koşullara sahip. Kahve meyveleri için ideal yükseklik 900 ile bin 800 metre arası. Kahve ağaçlarını saran diğer ağaçların gölgesi de meyvelerin yavaş yavaş olgunlaşmasını sağlıyor. Bu sayede kahve çekirdekleri ve tohumları daha büyük oluyor, aroması daha yoğun.

Tatlı bir ek kazanç

Bonga ormanları ayrıca bal arılarını da kendine çekiyor. Bölgedeki çiftçilerin yol kenarlarına kurdukları stantlarda, rengi sarıdan karamele, değişik granit renklerine çalan kova dolu bal bulmak mümkün. Bu balın büyük bir kısmı “Tej” adlı Etiyopya’nın ünlü bal şarabının üretimi için kullanılıyor.

Kahvenin bu kadar tazesi

Bonga’da Etiyopya‘nın kahve geleneği tabii ki devam ediyor. Çiğ, yeşil kahve tohumu odun ateşinde kavruluyor, daha sonra ahşap bir havanda dövülüyor ve “Jebena” adlı kilden yapılma bir çömlekte pişiriliyor. Dünyada kahvenin bu kadar tazesi nadir içilir. Etiyopyalılar, bu taze pişirilmiş kahveye “Bunna” adı veriyor.

Kahve sömürüsü

Kahveyle bu kadar içli dışlı olan bir ülkenin karını ise uluslararası büyük kahve şirketleri yiyor. Kahvenin anavatanı olarak bilinen Etiyopya’daki kahve işçileri dünyaca ünlü kahve markalarının kölesi gibi çalışıyor. Zor şartlarda gelenekselk kahve üretimini yapan Etiyopyalı kahve üreticilerinin 3 dolara sattığı kahveler piyasada 200 dolara alıcı buluyor. Etiyopyalı kahve üreticilerinin bu ticaretten elde ettiği gelir ise günlük 1 dolar.

Etiyopya kahvesi, Etiyopya kahve kültürü, Kahvenin kaynağı, Afrika kahvesi, Kahvenin anavatanı

Remzi Gökdağ

Remzi Gökdağ, 1968 Beşiktaş doğumlu gazeteci, yazar ve yayıncıdır. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1992 yılında mezun olmuş, gazetecilik kariyerine 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi’nde muhabir olarak başlamıştır. İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödülleri kazanmış, özellikle Park Otel’in mühürlenmesine ve kaçak katlarının yıkılmasına dair haberleriyle tanınmıştır. İzlenim, gezi, inceleme türündeki yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmıştır. 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen Remzi Gökdağ, Kaliforniya’nın ilk Türkçe gazetesi USA Turkish Times’ın kuruluşunda yer almıştır. Yazarlık kariyerinde, “Başka Şehirler”, “Sevgili İstanbul”, “Amerikan Medyasında 11 Eylül” ve “Park Otel Olayı” gibi eserleriyle tanınmaktadır. “Başka Şehirler” adlı gezi, anı, tarih türündeki kitabı 2019 yılında yayınlanmıştır. Bu kitapta, 22 yıl boyunca üç kıtada beş farklı kentte yaşayarak ve yüzlercesine seyahat ederek edindiği deneyimleri paylaşmaktadır.

Remzi Gökdağ hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

error: © 2021 Kahvve.com

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?