İstanbul’un simgelerinden Haydarpaşa Garı uzun bir aradan sonra yeniden yolcularını ağırlıyor. Salon, peronlar, merdivenler tarihinin en kalabalık günlerini yaşıyor. Gelen yolcuların elinde bavul yok. Herkesin ortak bir yükü var: Kahve!
Dünyanın farklı coğrafyalarından gelen kahveler garın salonlarında, vagonlarında yudumlanıyor, kahvenin İstanbul’a yayılan kokusunun keyfi bütün hızıyla devam ediyor.
Bu şehrin kahve hali bir başka güzel
Alanında uzman ne kadar barista varsa iki gündür burada, pazar gününe kadar da burada olmaya devam edecekler. Baristalara kaliteli kahveler eşlik ediyor. Teknolojinin sihirli dokunuşunu da hesaba katınca dört dörtlük bir kahve için eksik kalmıyor. Bütün bunlara kentin güzel insanlarını da ekleyince bu yolculuğun tadına doyum olmuyor. Kahve keyfi adeta bir rüyaya dönüyor.
Pazar günü sona erecek ikinci Istanbul Coffee Festival nedeniyle Haydarpaşa Garı’nda daha önce rastlanmayan bir enerji hissediliyor. Gördüğümüz onca kabustan sonra hepimizin böyle bir molaya ihtiyacı var. Bu atmosferi keşfedenler şanslı, kaçıranlara seneye daha çabuk davranmalarını önermekten başka bir şey gelmiyor elden.
Kahveye yolculuk, kahveyle yolculuk…
Garın yorgun basamaklarından salona girildiğinde ilk dikkat çeken kahvenin büyülü kokusu oluyor. Türkiye’de kaliteli kahveyi tiryakilere sunmayı başaran seçkin markalar geniş yolcu salonunda ve peronlarda sadece kahve sunuyor.
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen kahveciler de burada. Peru, Kolombiya, Guatemala, Kenya, Vietnam’ın kahve üreticileri garın bu seneki yeni yolcuları. Her biriyle yaptığımız özel röportajları önümüzdeki günlerde kahvve.com’un sayfalarında okuyabilirsiniz.
Kahveyle müziğe ne dersiniz?
Kahvenin yanında lezzetli yiyecekler, şekerlemeler, çikolatalar da var. Festivaldeki faaliyetleri yeme içmeyle sınırlamak da doğru değil. İçinde kahve olan tablolar, kahveyle yıkanmış fotoğraflar, festivale özel üretilen kahveli takılar, ağaç işlemeleri, giyecekler de kahve yolcularını farklı dünyalara götürüyor.
Kahve festivalinin en büyük sürprizlerinden biri de Babylon’dan… Kahve tiryakileri birbirinden yetenekli sanatçıları bu tarihi ortamda dinleme fırsatı bulabiliyor. Müziğin keyfi kahvenin tadıyla birleşince ortaya çıkan ziyafetten herkes memnun.
Sorun yok, huzur var
Gelenler bütün sorunları garın kapısında bırakmış gibi. Her yerde görmeye alıştığımız asık suratlar burada yok. Cıvıl cıvıl insanların tebessümleri, neşeli sohbetler garın duvarlar arasında yankılanıyor. Dertler, karamsarlıklar, yaşadığımız karabasan sanki garın salonundaki emanet dolaplarına kilitlenmiş. Dışarda yağan yağmura, kara bulutlara ve fırtınaya aldırış etmeden kahvenin huzurlu atmosferine kapılmış herkes.
Bu güzel kente, böyle güzel insanlar yakışıyor. Hepsini bu muhteşem binanın salonunda, peronlarında görmek harika. Yaptığı işin hakkını verenleri, o işten anlayanların takdir etmesi umut veriyor. Uzun zamandır görmeye hasret olduğumuz bir duyguyu Haydarpaşa Garı’nda yakalıyoruz. Dört güne sığan bir huzur vagonunda bitmesini hiç istemediğimiz bir yolculuğa çıkıyoruz.
Keşke…
Keşke şehrin festival hali Haydarpaşa ile sınırlı kalmasa, kentin diğer mahallelerine de yayılsa. Hatta buradaki enerji Türkiye’nin diğer kentlerinde de yaşansa. Keşke bu festival hergün olsa…
Neyse, biz yine de bu yolculuğu günün karı sayalım. Bu etkinliği bir kenara not edelim. Kısa yolculuğumuza son vermeye hazırlanırken İstanbul’u hiç kaybolmayan kahve tadında yaşamaya devam edelim.
Remzi Gökdağ