Londra’nın kahvehaneleri modern dünyayı şekillendiren mekanlardı

Avrupa kahve geleneğinde Londra’nın kahvehaneleri önemli bir yere sahip. Batı Avrupa’da kahvenin nasıl geliştiğini anlamak için Londra’da kahve kültürünün nasıl geliştiğini öğrenmek gerekiyor. Tarihin not ettiği bilgilere baktığımızda Batı Avrupa’daki kahvehane kültürünün bilim, edebiyat ve ekonomik yeniliklerin de merkezinde önemli rol oynadığını görüyoruz.

Oxford ve Cambridge gibi üniversitelerde insanlığın kaderini değiştiren bilim adamları kahvehanelerde neler tartıştı? Londra Borsası kurulurken hisse senetlerinin satışı nerelerde yapıldı? Kapitalizmin anayasası nerede doğdu?

Bu soruların yanıtlarını anlayabilmek için Londra’nın kahvehanelerine bakmakta yarar var. 17. yüzyılda bilim ile ticaret kahvehanelerde iç içe geçmişti. Londra’nın kahvehaneleri, modern dünyayı şekillendiren bilimsel ve mali devrimlerin en önemli adresiydi.

Tom Standage tarafından yazılan Altı Bardakta Dünya Tarihi adlı kitap kahvenin Avrupa serüvenine işik tutuyor. Kitapta yer alan bilgilere göre Batı Avrupa’da ilk kahvehane, bir iş ya da ticaret merkezinde değil, üniversite kenti Oxford’ da açıldı. Jacob adlı bir Lübnanlı, 1650’de Oxford’da ilk kahvehaneyi açtı.

Altı Bardakta Dünya Tarihi ve Londra kahvehaneleri

Kahve ile akademi arasındaki bağlantı başlangıçta tartışmalıydı.

Kahve Oxford’da popülerleşince ve kahvehaneler çoğalınca, aylaklığı teşvik edeceği ve üniversite mensuplarını çalışmalarından alıkoyacağı endişesiyle üniversite yetkililerince engellemeye çalışıldı. O zamanın vakanüvislerinden Anthony Wood, yeni içki hevesini kötüleyenler arasındaydı. “Sağlam ve ciddi öğretim neden geriliyor, üniversitede neden çok az kişi derslere katılıyor?” diye soruyor ve ekliyordu: “Cevap: Tüm zamanlarını geçirdikleri kahvehaneler yüzünden.”

Kahveye karşı çıkanlar çok da haksız değillerdi, zira kahvehaneler özellikle bilimin ya da o zamanki adıyla “doğal felsefe”nin ilerlemesine ilgi gösterenler arasında, popüler akademik tartışma yerleri haline geldi. Kahve entelektüel faaliyetten uzaklaştırmak bir yana, aktif bir biçimde teşvik ediyordu.

“Bir peniyle bilgin olabilirsin”

Aslında herkes bir fincan kahve fiyatına içeri girip tartışmalara katılabildiği için, kahvehanelere bazen “peni üniversiteleri” denilirdi. O zamanın bir şarkısının dediği gibi: “Bu kadar büyük üniversite görmedim, bir peniyle bilgin olabilirsin.”

Oxford’da okurken kahvehane tartışmalanndan zevk alan gençlerden biri de, İngiliz mimar ve bilim insanı Christopher Wren’di. Bugün St. Paul Katedrali’nin mimarı olarak hatırlanan Wren, kendi zamanının önde gelen bilim insanlarından biriydi. 1660’ta Londra’da kurulan, İngiltere’nin öncü bilim kurumu Royal Society’nin kurucu üyesiydi. Hooke, Pepys ve Edmond Halley (kuyrukluyıldıza adını veren astronom) de aralarında olmak üzere, kurumun üyeleri kurumdaki toplantılardan sonra tartışmaya devam etmek üzere bir kahvehaneye giderdi.

Tipik bir örnek vermek gerekirse; Hooke, 7 Mayıs 1674’te günlüğüne, gelişmiş bir astronom pergelini ilk olarak Royal Society’de gösterdiğini ve burada Kraliyet Astronomu olarak atanan John Flamsteed’le tartıştığı Garraway’s kahvehanesinde gösterisini tekrarladığını yazmış.

Kurum toplantılarının resmi atmosferinin aksine, kahvehanelerin tartışmayı, kurgulamayı ve düşünce alışverişini teşvik eden daha rahat bir havası vardı. Başka bir gün Hooke, St Dunstan’s kahvehanesinde bir dostuyla tıbbi ilaç tarifleri alışverişi yapmış. Bu tür tartışmalar bilim insanlarına düşüncelerini deneme olanağı da veriyordu. Ne var ki, Hooke övünen, abartan biri olmakla ünlüydü.

Halley’in sorusu Newton’ın cevabı

Hooke’un kahvehane övünmeleri, farkında olmadan Bilimsel Devrimin en büyük kitabının yayımlanmasını sağladı. 1684’te Ocak ayında bir akşam Hooke, Halley ve Wren arasındaki bir kahvehane tartışmasında konu dönüp dolaşıp o zamanın en çok konuşulan konusuna, yerçekimi kuramına geldi. Kahve yudumlayanlar arasında Halley, gezegen yörüngeleri konusunda bir tartışma başlattı. Birkaç ay sonra Halley Cambridge’e gidip, başka bir meslektaşını, Isaac Newton’ı ziyaret etti. Wren ve Hooke ile ateşli kahvehane tartışmasını hatırlayan Halley aynı soruyu Newton’a sordu: Yerçekiminin karesiyle ters orantı yasası elips yörüngelere neden olur mu? Hooke gibi Newton da, Halley kanıt görmek isteyince gösteremese de, bunu zaten kanıtlamış olduğunu iddia etti. Bununla birlikte, Halley gittikten sonra kendisini bu soruna adadı. Kasımda Halley’e, yerçekiminin karesiyle ters orantı yasasının gerçekten eliptik gezegen yörüngelerini ima ettiğini gösteren bir yazı gönderdi. Fakat sonradan anlaşıldı ki, bu olacakların yalnızca bir haberciiydi. Zira Halley’in sorusu Newton’ın yıllarca sürdürdüğü çalışmalarının sonuçlarını biçimlendirmek ve bilim tarihinin en büyük kitaplarından birini -genellikle Principia olarak bilinen Philosophiae naturalis principia mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri) kitabını- üretmek için ihtiyaç duyduğu itici gücü vermişti.

Marine kahvehanesinde matematik ve astronomi dersleri

On yedinci yüzyılın sonuna doğru bilgi Londra’nın kahvehaneleri aracılığıyla yayıldı.

1698’den itibaren, St. Paul Katedrali’nin yakınındaki Marine Kahvehanesinde matematik konusunda bir dizi ders verilmeye başlandı ve bu tarihten sonra, kahvehaneler giderek karmaşıklaşan dersler için popüler bir mekan haline geldiler. En son mikroskoplarla, teleskoplarla, prizmalarla, pompalarla donanan ve Flamsteed’in eski bir asistanı olan James Hodgson, kahvehanedeki dersleriyle kendisini Londra’nın en önde gelen bilim popülerleştiricilerinden biri olarak kabul ettirdi.

Aynı şekilde, Threadneedle Caddesi’ndeki Swan Kahvehanesi de matematik ve astronomi derslerinin mekanıydı. Southwark’ta başka bir kahvehanenin sahibi ise matematik dersleri veren, denizcilik konusunda kitap yayımlayan ve bilimsel aletler satan bir aileydi. Hem Button’s kahvehanesinde, hem Marine’de programı önceden duyurularak, bir güneş tutulması sırasında özel astronomi dersleri verildi.

Bilimden denizciliğe, sigortacılıktan piyangoculuğa…

Kahvehane dersleri hem ticari, hem bilimsel çıkarlara hizmet ediyordu. Bilim insanları görünüşte  bulgularının pratik değeri bulunduğunu göstermeye can atarken, denizciler ve tüccarlar da bu dersler sayesinde bilimin denizcilikte iyileşmelere, dolayısıyla ticari başarıya katkıda bulunabileceğini kavradılar.

Bilim ile ticaret kahvehanelerde iç içe geçti. Kahvehanenin yenilikçilik ve deney ruhu, mali alana da sıçrayıp, sigortacılık, piyangoculuk ya da ticari ortaklık alanlarında yeni ve çeşitli iş modellerine yol açtı. Elbette, kahvehanelerde kotarılan atılımların birçoğu uygulamaya konamadı ya da görülmeye değer başarısızlıklarla sonuçlandı: Eylül 1720’de çöküp binlerce yabrımcıyı mahveden hileli yabrım South Sea Bubble oyunu, Garraway’s gibi bir kahvehanede oynandı.

Lloyd’s of London doğuyor

Fakat başarılı örnekler arasında en ünlüsü, 1680’lerin sonunda Edward Lloyd tarafından Londra’da açılan kahvehanede başladı. Bu kahvehane, en son denizcilik haberlerini duymak ve gemi ya da kargo ihalelerine katılmak için gelen gemi kaptanlarının, gemi sahiplerinin ve tüccarların buluşma yeri haline geldi. Lloyd yabancı muhabirlerden gelen raporlarla da tamamladığı bu bilgiyi başlangıçta elyazısıyla yazılmış, daha sonra matbaada basılmış düzenli bir haber bülteni biçiminde derleyip toplayarak abonelere göndermeye başladı.

Lloyd’s kahvehanesi gemi sahipleri ile onların gemilerini sigortalayan sigortacıların doğal buluşma yeri haline geldi. Bazı sigortacılar Lloyd’s kahvehanesinde bazı bölmeleri daimi kiralamaya başladılar ve 1771’de 79 sigortacıdan oluşan bir grup, bugün dünyanın önde gelen sigorta pazarı olan Lloyd’s of London olarak varlığını sürdüren Society of Lloyds’u kurdu.

Royal Exchange kahvehane ilişkisi

Kahvehaneler borsa işlevi de gördü. Başlangıçta hisse senetleri Royal Exchange’de diğer mallarla birlikte alınıp satılırdı; fakat kayıtlı şirket sayısı çoğalınca ve işlemler artınca hükümet, Royal Exchange içinde hisse senedi alışverişine katı kurallar koyan “Brokırların ve Aracıların Sayısını ve Faaliyetini Sınırlama” yasası çıkardı. Yasayı protesto eden brokırlar Royal Exchange’i terk edip, civar sokaklardaki kahvehanelere, özellikle de Exchange Alley’deki Jonathan’s kahvehanesine taşındılar.

1695’te bir brokırın reklamı şöyleydi: “Exchange’deki Jonathan’s Kahvehanesinde John Castaing tüm Açık Poliçeleri ve Kar Kuponlarını, tüm Tahvilleri ve Hisse Senetlerini alıp salıyor.”

Ticaretin hacmi büyüdükçe, kahvehane ticaretinin gayriresmi özelliğinin sakıncaları da ortaya çıkmaya başladı. Ödemeleri yapmayan brokırlar Jonathan’s kahvehanesine sokulmadı. İşlerini başka yerde yapmalarını engellemenin bir yolu bulunmamasına karşın, Jonathan’s’tan kovulmak önemli bir iş kaybı demekti. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin adları kara tahtalara yazıldı. Yine de sorunlar çözülemedi; bu yüzden 1762’de 150 brokırdan oluşan bir grup, Jonathan’s’ın sahibiyle bir anlaşma yaptı: Kişi başına yıllık 8 sterlin abone bedeli karşılığında, güvenilmez brokırları kabul etmeme ya da kovma hakkıyla mekanı kullanmalarına izni verilecekti. Fakat kahvehaneye girmesi yasaklanan bir brokır, kahvehanelerin herkesin gireceği halka açık yerler olduklarını ileri sürerek bu planı bozdu. Bu yüzden 1773’te bir grup tüccar Jonathan’s kahvehanesinden ayrılıp, başlangıçta Yeni Jonathan’s olarak anılan başka bir binaya yerleşti. Fakat bu ad uzun sürmedi, Gentlemen’s Magazine’in bildirdiği gibi: “Yeni Jonathan’s, Yeni Jonathan’s olarak anılmak yerine, kapının üzerine de yazılacak, Borsa olarak anılma kararına vardı.” Bu kuruluş, Londra Borsasının öncüsüydü.

İskoç iktisatçı Adam Smith’in yazdığı Ulusların Zenginliği adlı kitabı, doğmakta olan serbest piyasa kapitalizmi öğretisini açıklayıp savunuyordu. Bu öğretiye göre, hükümetlerin ticareti ve refahı teşvik etmelerinin en iyi yolu, insanlara karışmamaktı. Smith kitabının çoğunu İskoç entelektüellerin Londra’daki üssü ve buluşma yeri olan British Kahvehanesinde yazdı. Londra’nın kahvehaneleri, modern dünyayı şekillendiren bilimsel ve mali devrimlerin en önemli adresiydi.

Kaynak: Altı Bardakta Dünya Tarihi (Tom Standage)

Remzi Gökdağ gazeteci, yazar ve yayıncıdır. 1989 yılında Cumhuriyet Gazetesi'nde muhabir olarak çalışmaya başlayan Remzi Gökdağ, İstanbul konulu haberleriyle çeşitli gazetecilik ödüllerine sahiptir. Remzi Gökdağ'ın Başka Şehirler, Sevgili İstanbul, Amerikan Medyası’nda 11 Eylül ve Park Otel Olayı adında dört kitabı vardır. Remzi Gökdağ hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Önceki Yazı

Arı ve kelebeklerin kahveye etkisi

Sonraki Yazı

Kahveden vazgeçmek sandığınız kadar kolay değil

Tarih son yazılar

Viyana kahveleri

“Salâh Bey Tarihi”, kahvenin Viyana’ya yine Kanuni’nin elçilerinden, Mehmet Ağa tarafından tanıtıldığını ve buradan da tüm…

Kahve tarihinden ilginç notlar

Kahvenin tarihine göz attığımızda birbirinden ilginç olaylarla karşılaşıyoruz. Günlük yaşamımızda severek içtiğimiz kahve geçmişte pek çok…

error: © 2021 Kahvve.com