Kahvenin tarihi, kahve yasakları…

Kahveye ilk yasak 1511'de Mekke'de geldi. Bir yandan hekimler kahvenin insan sağlığı üzerindeki etkilerini tartışırken, bir yandan da İslam bilginleri bu kendiliğinden muhabbet doğuran maddenin haram olup olmadığını tartıştılar. Bunun sonucunda kahve haram sayılarak yasaklandı.
30/07/2024

Bugün dünya nüfusunun üçte ikisi kahve içiyor. Yaklaşık 500 yıl önce Etiyopya’dan yola çıkan bu mucize içeceğin tüm dünyada hakimiyet kurmasına aslında şaşmamak gerek. Kahve sadece bir tat değil, aynı zamanda bir muhabbet aracı. Bugün girdiği her ülkede, o ülkenin damak zevkine göre bir tarifle yapılıyor. Kahvenin tarihinde Osmanlı döneminde karşılaştığı baskılar var, sadece Osmanlı mı kahveyi yasaklamış? Hayır! Geçmişte Papa da kahveye karşı tutum almış, Pek çok ülke kahveyi yasaklamış.

Nereden nereye

Osmanlı topraklarına ilk kez 16’ncı yüzyılda Habeşistan (Etiyopya) Valisi Özdemir Paşa tarafından getirilen kahve, özellikle 17 ve 18’nci yüzyıla kadar dünyayı bir baştan bir başa katederek Meksika ve Kolombiya’ya kadar ulaştı, buralarda da üretilmeye başlandı. Ancak daha 15. yüzyılda Arabistan’ın güneyinde yetiştirildiği ve bu bölgedeki hakın kahve içme alışkanlığına sahip olduğu tarihçilerin verdiği bilgiler arasında.

Yani kahve her ne kadar Yemen’den gelir dese de türküler, aslında kahvenin yolu çok başka yerlerden geçmiş geçeri 500 yıl içinde.

Kahvenin tarihi ve kahve yasakları

Kahvenin tarihi ve kahve yasakları
Osmanlı döneminde kahvenin tarihi ve kahve yasakları

Kahveye ilk yasak 1511’de Mekke’de geldi. Bir yandan hekimler kahvenin insan sağlığı üzerindeki etkile rini tartışırken, bir yandan da İslam bilginleri bu kendiliğinden muhabbet doğuran maddenin haram olup olmadığmı tartıştılar. Bunun sonucunda da, yukarıda belirttiğimiz gibi kahve haram sayılarak yasaklandı.

Osmanlı’da ilk kahvehane 1514 yılında açılmış. Ve dünyada Türk kahvesi olarak tanınan kahve İstanbul’a Etiyopya’dan gelmiş. Kahve bugün hâlâ damak tadımızın önemli bir unsuru. Üstelik, görücüye gidildiğinde, misafirlikte, komşu ziyaretlerinde yemek ve içkiden sonra hâlâ kahve ikram ediliyor, kahve içiliyor.

Osmanlı’nın kahveye koyduğu ilk yasak 1500’lü yılların sonunda, III. Murad döneminde geldi. Ancak yasak ne kahve içenlerin sayısını azaltabildi, ne de kaçak kahvehanelerin açılmasını. Bunun sonucunda da bir süre sonra zaten delik deşik olmuş kahve yasağı kaldırılmak zorunda kalınd.

Bu arada tüm Osmanlı topraklarına olmasa da belli merkezlerde kahve alışkanlığı yayılmaya başladı. Kahve içme alışkanlığıyla birlikte kahvehaneler de toplumsal yaşamda ciddi bir biçimde varlığım hissettirir oldu.

Her ne kadar ilk iki kahvehane İstanbul’da 1514’de açılmışsa da, çok kısa bir süre içinde sayıları hızla artı. Evliya Çelebi, 1630 yılında İstanbul’da 55 kahvehaneyi bizzat kendi gözleriyle görmüş. Gerisini siz düşünün. İkinci kahve/kahvehane yasağı da zaten yeniçerilerin sık sık ocaklarından kaçıp kahvehanelere gitmeleri nedeniyle geldi.

“Kömürleşmemiş oranda kahve haram değildir”

III. Mehmed ve I. Ahmed dönemlerinde (1617’ye kadar) keyif verici maddeler, kahve ve tütün birlikte yasaklandı. Ancak en ciddi yasak IV. Murad zamanında oldu. IV. Murad, kahve, tütün, afyon ve şarap gibi tüm keyif verici maddeleri yasakladığı gibi, bunları kullanırken yakalananları da idam ettirdi.

IV. Mehmed döneminde ise kahve üzerindeki yasak, “Kömürleşmemiş oranda kahve haram değildir” yollu bir fetva ile kahve tekrar hayranlarıyla buluştu. 1826’da yeniçeri ocağının kaldırılması sırasında her ne kadar kahvehaneler kapatıldıysa da bu kez kahve paçayı kurtardı ve yasaklanmadı. Zaten kimsenin uymadığı kahvehane yasağı da 1830’da çıkarılan yeni bir yasayla kaldırıldı.

KAHVEHANELER

kahvenin tarihi kahve yasakları
Osmanlı’nın kahveye koyduğu ilk yasak 1500’lü yılların sonunda, III. Murad döneminde geldi.

İlk iki kahvehanenin 1514’de İstanbul’da Tahtakale’de açılmasından sonra toplumsal hayatta ciddi bir hareketlenmenin yolu açıldı. Üstelik sadece Osmanlı’da da değil. Bilindiği gibi 1683’te Viyana Kuşatması hezimetle sonuçlanıp Osmanlı geri dönerken fazlalıkları geride bırakmıştı.

Avustralyalılar kahveyi ilk gördüklerinde deve yemi sandı

Tarihçilerin verdiği bilgiye göre de, Osmanlılar arkalarında Avusturyalıların ‘deve yemi’ sandıklan bir takım torbalar bıraktılar. Tüm bu kuşatma sırasmda Avusturya lehine casusluk faaliyetleri sürdüren Kolschitzky adlı bir Polonyalı her şey bittikten sonra hizmetlerine karşılık bu torbaları istedi. Kolschitzky akıllı bir girişimci olarak Avrupa’daki ilk kahvehaneyi açtı.

Kolschitzky’nin açtığı yoldan ilerleyenler kısa bir sürede Avrupa’da kahveyi vazgeçilmez içecekler arasına soktular. Şimdi gelelim kahvehaneler meselesine. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da kahvehaneler edebiyatçıların, muhaliflerin ya da belli meslek gruplarındaki insanların buluştukları mekânlar oldu. Örneğin şu Paris kahvehaneleri. Cafe de Deux Magots, Cafe de Flore ve Brasserie Lipp, Paris’te Boulevard St. Germain üzerinde yazar, çizer, düşünür taifesinin gittiği üç meşhur kafe.

Cafe de Deux Magots’nun en ünlü müdavimleri arasmda J.P. Sartre ve Simone de Beauvoir de var. Hatta Boris Vian bir kitabında (Günlerin Köpüğü/L’Ecume des jours) Sartre’ın çıtır hayranlarına kitaplarını Cafe de Deux Magots’da imzaladığını ve küçük kaçamaklar yaptığını yazar.

Kahvehaneler sadece böyle ego tatminlerine yaramadı kuşkusuz. Örneğin Sabiha Sertel 1919-1923 yıllarında eşi Zekeriya Sertel’le birlikte bulunduğu Amerika’da Türk işçilerine yönelik olarak yürüttüğü sosyal yardım ve danışmanlık görevinde kahvehaneleri mesken tutmuş. Yıldız Sertel annesinin bu dönemdeki faaliyetlerini şöyle anlatıyor:

“Göçmenlerin dosyalarını tutmak, yaşantılarını incelemek yeterli değildi. Sabiha’nm bir konu seçip, bilimsel bir sosyal araştırma yapması gerekiyordu. Onun için en iyi konu, Amerika’da çalışmakta olan Türk işçileriydi. Ne var ki, kadın olması işçiler arasında çalışmasına bir engeldi. İşçiler, New York’ta bir takı kahvehanelerde toplanıyorlardı. Bir kadın olarak bu kahvehanelere gitmesi mümkün değildi. Nihayet, eşi Zekeriya nispeten kültürlü, uyanık iki işçiyle temas kurup, onları eve getirmeyi başardı. Onların yardımıyla, Sabiha bir işçi kahvehanesinin yolunu tutabildi.” (Yıldız Sertel, Annem Sabiha Sertel Kimdi Neler Yazdı, Yapı Kredi Yayınlan, sf. 101)

Bu arada Osmanlı’dan kalma ‘Türk kahvesi kültürü’nün hâlâ hiç değişmeden devam ettiği kahveler de var. Zagreb’te heykeltraş Mestrovic’in yaptığı ‘Hayat Kuyusu’ heykelinin bulunduğu ana meydandaki kahve örneğin; bu son derece kendi halindeki kahvehanede, şekerle aranızdaki ilişkiye göre ısmarladığınız Türk kahvesi yarımda bir bardak su ve lokumla birlikte servis yapılıyor.

YERLİ KAHVEHANELER

19’ncu yüzyıl sonlan ile 20’nci yüzyıl ilk yarısı arasmda Uzunkahve, Fevziye Kıraathanesi, Mehmet Efendi Kıraathanesi, Küllük, Eftalapulos, Kanun-i Esasi, Köşe, Darüttalim, İkbal, Meserret ünlü kahvehanelerden sadece birkaçı. Bu kahvehanelerde dönemin ünlü yazar çizer takımı ve hayranlan derin tartışmalara girdiler. 1500’lü yıllarda toplumsal hayatımıza giren kahve, bugün hâlâ gündelik hayatımızın bir parçası olarak önemini koruyor. Hala “kırk yıl hatırı var”; hâlâ görücülere gelin adayları kahve yapıp ikram ediyor, kahvehaneler nitelik değiştirseler de hâlâ toplumsal hayatımızın önemli bir parçası, sabah kahveleri, yemekten sonra keyifleri ve akşam kahveleriyle yuvarlanıp gidiyoruz.

KAHVENİN TARİHİ

kahvenin geçmişi, kahve yasakları, türkiye’de ilk kahve, ilk kahvehane, Türk kahvesi, Türk kahve kültürü, ünlü kahvehaneler, Uzunkahve, Fevziye Kıraathanesi, Mehmet Efendi Kıraathanesi, Küllük, Eftalapulos, Kanun-i Esasi, Köşe, Darüttalim, İkbal, Meserret, Cafe de Deux Magots, Cafe de Flore, Brasserie Lipp, Boulevard St. Germain

error: © 2021 Kahvve.com

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?