Zaman zaman kahvenin tarihsel yolculuğu hakkında yazılar yayınlıyoruz. Severek kullandığımız bu içeceğin ilginç hikayesini sayfalarımızda siz kahve severlerle paylaşıyoruz.
Bugün de kahve hakkında bilinmesi gereken birkaç tarihi ayrıntıyı sizlere hatırlatmak istedik.
Kahve nasıl ve nerede bulundu, Osmanlı’ya nasıl ulaştı, dünyaya ne zaman yayıldı?
Bu soruların detaylarını merak ediyorsanız okumaya devam edin…
Kahve nasıl bulundu?
Pek inandırıcı olmasa da kahvenin bulunuşuna dair tarih kitapları şu olayı kaydederler…
Milâttan sonra üçüncü yüzyılda Güney – Batı Habeşistan’da (Etiyopya) yaşayan ve çobanlık yapan bir rahip yamaçlarda otlayan keçilerin geceleri uyuyamadıklarını fark ederek, ertesi gün sürüdeki keçileri kollar ve hayvanların yamaçlardaki ağaçlardan kiraza benzer çekirdekli meyvaları yediklerini görür. Kendisi de o ağaçların meyvalarını toplayarak akşam kaynatıp yer ve aynı şekilde kendi gözüne de uyku girmez.
Hikaye bu kadar…
Kahvenin adı nereden geliyor?
Kahvenin adı için çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birisi, “Kaffa” adlı bir şehirden bu ismi aldığı, diğeri ise Afrika dillerinde içki – şarap anlamına gelen kahveden geldiğidir.
Kahve dünyaya nasıl yayıldı?
Kahvenin dünyaya yayılış yolu Habeşistan, Arabistan, Mısır, Türkiye üzerinden geçmiştir. Arap kaynaklarında kahvenin adına ilk olarak 16. asırda rastlanmış ve Abd-al-kadir El Ceziri’nin risalesinde yer almıştır.
Halep’ten Hakim namında bir Harif ve Şam’dan Şems namında bir zarif gelip Tahtakala’da bir kebir dükkân açıp Kahvefuruşluğa başladılar.
Peçevi
Arap Yarımadasından ve Mısır üzerinden kahvenin Osmanlı topraklarına girmesi Kanunî Sultan Süleyman zamanına rastlar. Habeşistan valisi Özdemir Paşa kahveyi İstanbula getiren kişi olmuştur. O zaman bu yeni içki için şohbet yerleri kurulmuş ve bu kahvehanelere yarı hiciv yarı lâtife “Mekteb-i İrfan” adı takılmıştı.
Ünlü Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi (1514-1651) kendi adını taşıyan ve 1866 yılında İstanbul’da basılan tarih kitabında ilk kahvenin açılışını şöyle anlatmaktadır:
“İlk kahvehaneler 1555 yılında açıldı. Halep’ten Hakim namında bir Harif ve Şam’dan Şems namında bir zarif gelip Tahtakala’da bir kebir dükkân açıp Kahvefuruşluğa başladılar. Keyife müptelâ bazı yâram sefa hususa okur – yazar makulesinden nice zürefa cem olur oldu…”
Osmanlı döneminde kahve yasakları
Kahvenin Türk topraklarındaki macerası pek öyle sefalı olmamıştır. İstanbul’a ilk gelen kahve çuvalları 1543’te devrin Şeyh-ül-İslâmı Ebussuut Efendi’nin fetvası ile gemilerin dipleri delinerek batırıldığını Kâtip Çelebi “Mizan-ülhak” adlı eserinde yazar.
III. Murat ve IV. Mehmet zamanında kahve yasaklanarak saklanmıştır. IV. Murat (1623-1640) kahve hakkında en büyük yasaklamayı çıkartmış, kahvehaneleri kapatmış, buna da 1633’de çıkan büyük İstanbul yangınının bir kahvehaneden çıktığını sebep göstermiştir.
Kahveden vergi alınırdı
1697’de kahveye vergi konulmuştur. Müslüman halktan okka başına sekiz akçe, Hıristiyanlardan okka başına on akçe vergi alınmış, bu vergiye de “Bidat-ı Kahva” adı verilmiştir.
Kahve ile birlikte kahve falı da çıkmış, Türk kahvesi adı verilen çekilmiş telveli kahvenin yayıldığı her bölgeye fal da beraber gitmişti.
Son yüzyıllarda kahvenin adı, yurdumuzda ithal problemleriyle kaçakçılık olaylarıyla ve sosyal bir mesele haline gelen kahvehaneler nedeniyle söz konusu olmuştur.
Kahve Avrupa’ya Türkiye yolu ile yayıldı
İngiltere’de ilk kahvehane “Pasqua Rosée” adlı bir girişimci tarafından 1652 yılında “St. Micheal’s Alley in Comhill” adıyla açıldı. Bu kahvehane için Pasqua’nın dağıttığı el ilânları hâlen British Museum’da saklanmaktadır.
Almanya’da ilk müzikli kahvehane 1732’de Johann Sebastien Bach’a atfen “Coffee Cantata” adıyla açıldı. Amerika’ya 1607’de kaptan John Smith ilk kahveyi götüren kişi oldu. 1620’de May Flover ile gelen göçmenler de yeni dünyaya kahve getirdiler. 1670’de Boston’da “Dorothy Jones” adlı bir tüccar ilk kahve şirketini kurmdu.
Güney Amerika’nın kahveyle tanışması
Bugün dünya kahve üretiminin dev ülkesi Güney Amerika’ya kahve bitkisinin gitmesinin de ilginç bir hikâyesi var.
Gabriel Mathieu Cliev adlı bir Fransız denizcisi 1720’de kahve fideleriyle yola çıktı. Fırtınalar ve çeşitli maceralardan sonra 1777’de Antiller grubundan Martique Adasına üç fide ile ulaşabildi. Bu üç fide dünya kahve piyasasını elinde tutan Brezilya, Kolombia, Venezüella, Orta Amerika, Meksika sonra buradan Endonezya, Büyük Okyanus Adaları, Havai ve Filipin kahve ormanlarının başlangıcı oldu.
Kahvenin büyük bir ihraç ürünü haline gelmesi, ülkesinde kahve yetiştiren ve diğer memleketleri bu ürünle pazar haline getiren toprakların sahiplerini birleştirdi. 28 Kasım 1940’da Amerika ile 14 Latin ülkesi kahve konusunda bir birlik kurdular.